Bu makalemizde çocuk düşürtme (yasadışı kürtaj) suçu hakkında genel bilgilere yer verilecektir. Türk Ceza Yasası 99. maddesi uyarınca rızası bulunmaksızın bir kadının çocuğunu düşürten kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
99. maddenin ikinci fıkrası ile de tıbbi bir zorunluluk bulunmadığı halde, kişinin rızasına dayanarak bile olsa, gebelik süresi on haftadan fazla olan bir kadının çocuğunu düşürten kişinin, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı açıklanmıştır.
Ayrıca bu madde uyarınca çocuğunun düşürtülmesine rıza gösteren kadın hakkında da bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunacağı açıkça belirtilmiştir. Yasa maddesi ile yaşam hakkının korunması ile söz konusu müdahalelerin annenin sağlığının korunması da amaçlanmaktadır.
Yasa gerekçesinde maddenin birinci fıkrasında, hukuken geçerli rızası olmaksızın bir kadının çocuğunu düşürtülmesinin, suç olarak tanımlandığı açıklanmıştır. Ayrıca kadının rızasıyla çocuk düşürme halinde gebeliğin on haftayı aşmamış bulunması koşulu ile fiilin suç oluşturmayacağı belirtilmiştir.
İkinci fıkraya göre, tıbbi zorunluluk bulunmadığı halde, rızaya dayalı bile olsa, gebelik süresi on haftadan fazla olan bir kadının çocuğunun düşürtülmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu durumda, çocuğunun düşürtülmesine rıza gösteren kadın hakkında da ceza öngörülmüştür.
Buna karşılık, tıbbi zorunluluk bulunduğu takdirde on haftayı aşan gebelik halinde çocuğun alınmış bulunması, ceza sorumluluğunu gerektirmemektedir. Somut olayda tıbbi zorunluluğun bulunup bulunmadığının, tıp bilimi verilerine göre belirleneceği açıklanmıştır.
TCK 99. maddesi üç ve dördüncü fıkralarında, çocuk düşürtme suçlarının neticesi sebebiyle ağırlaşmış halleri düzenlenmiştir. Buna göre; kişinin rızası bulunmaksızın çocuğunun düşürtülmesi halinde bu durum kadının beden veya ruh sağlığı bakımından bir zarara uğramasına neden olmuşsa, kişi altı yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ayrıca fiilin kadının ölümüne neden olması halinde, onbeş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezasına hükmolunacaktır.
TCK 99. maddesi dördüncü fıkrasında ise tıbbi zorunluluk bulunmadığı halde, rızaya dayalı olsa bile, gebelik süresi on haftadan fazla olan bir kadının çocuğunun düşürtülmesi durumunun kadının beden veya ruh sağlığı bakımından bir zarara uğramasına neden olması haline yer vermiştir. Bu durumda kişi, üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır. Fiilin kadının ölümüne neden olması halinde ise, dört yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Maddenin beşinci fıkrası ile; rızaya dayalı olsa dahi, gebelik süresi on haftayı doldurmamış olan bir kadının çocuğunun yetkili olmayan bir kişi tarafından düşürtülmesi, suç olarak tanımlanmıştır. Ayrıca, bir ve ikinci fıkralarda tanımlanan suçların gebeliği sona erdirme konusunda meslek olarak yetkili olmayan kişiler tarafından işlenmesi, bu suçlardan dolayı verilecek cezanın artırılması sebebini oluşturacaktır.
Kişinin rızasından söz edilebilmesi için gerçek anlamda bilgilendirilmiş olması gerekir. Hasta Hakları Yönetmeliği 22. maddesi uyarınca yasada gösterilen istisnalar hariç olmak üzere, kimse, rızası olmaksızın ve verdiği rızaya uygun olmayan bir şekilde tıbbi ameliyeye tabi tutulamaz.
Türk Ceza Kanunu 99/6 uyarınca; kadının mağduru olduğu bir suç sonucu gebe kalması durumunda, süresi yirmi haftadan fazla olmamak ve kadının rızası olmak koşuluyla, gebeliği sona erdirene ceza verilmez. Ancak, bunun için, gebeliğin uzman hekimler tarafından hastane ortamında sona erdirilmesi gerekir.
Türk Ceza Yasası 100. maddesi uyarınca gebelik süresi on haftadan fazla olan kadının çocuğunu isteyerek düşürmesi halinde, bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.
Hem çocuk düşürtme (yasadışı kürtaj), hem de 100. maddede açıklanan çocuk düşürme suçu açısından suça teşebbüs mümkündür. İştirak açısından bakıldığında TCK 99 anlamında fail, yalnızca cenini taşıyan kadın olabilmektedir. Çocuk düşürme suçunda ise gebe kadının çocuğunu düşürmesi için yardımda bulunanlar açısından iştirak hükümleri uygulanacaktır. 100. madde gerekçesinde ise iştirak ile ilgili açıklamalara yer verilmiştir. Buna göre;
kimsenin suça iştirakten dolayı cezalandırılacağının açık olduğu belirtilmiştir.
Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda on beş yıldır. Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıldır. Dava zamanaşımı süresinin belirlenmesinde dosyadaki mevcut deliller itibarıyla suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli halleri de göz önünde bulundurulur. Zamanaşımı, tamamlanmış suçlarda suçun işlendiği günden, teşebbüs halinde kalan suçlarda son hareketin yapıldığı günden itibaren işlemeye başlar.
Tüm hukuki danışmanlık ve talepleriniz için ofisimize ait 0850 4201155 numaralı hattımızdan Heper Hukuk ve Danışmanlık ofisine ulaşabilirsiniz.