Bu yazı içeriğinde vasi tayini ve vesayet ile ilgili genel bilgilere yer verilecektir. Vesayet kavramı, Türk Medeni Kanunu’nun Aile Hukuku başlıklı ikinci kitabında “Vesayet” başlığı altında, 396. ve 494. maddeleri arasında açıklanmış, buna göre vesayet organlarının vesayet daireleri ile vasi ve kayyımlar olduğu açıklanmıştır.
Vasi, vesayet altındaki küçüğün ya da kısıtlının kişiliği ve malvarlığı ile ilgili tüm menfaatlerini korumak ve hukuki işlemlerde onu temsil etmekle yükümlüdür. Kayyım, belli işleri görmek ya da malvarlığını yönetmek için atanır. Türk Medeni Kanunu’nun vasi tayini hakkındaki hükümleri, aksi belirtilmiş olmadıkça kayyım hakkında da uygulanır. Vesayeti gerektiren haller TMK’da küçüklük ve kısıtlılık olarak açıklanmıştır.
Türk Medeni Kanunumuzun 404. maddesinde velayet altında bulunmayan her küçüğün vesayet altına alınacağı açıkça ifade edilmiştir. Ayrıca nüfus memurları, idari makamlar, noterler ve mahkemeler de görevini yaparken vesayeti gerektiren bir halin varlığını öğrenmesi halinde bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadır.
Kısıtlılara vasi tayini (atanması) ile ilgili nedenler Türk Medeni Kanununda;
şeklinde açıklanmıştır.
Buna göre;
Akıl hastalığı ya da akıl zayıflığı nedeni ile işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için sürekli bir yardıma ihtiyacı olan ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır. Kişinin vesayet altına alınmasını gerektiren bir halin varlığını öğrenen idari makamlar, noterler ve mahkemeler de bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadır.
Kişinin savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi nedeniyle kendisini veya ailesini darlık ya da yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan ve bu yüzden devamlı korunmaya ve bakıma muhtaç olan ya da başkalarının güvenliğini tehdit eden her ergin kısıtlanır.
Medeni kanunumuz uyarınca bir yıl ya da daha uzun süreli şekilde özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkum olan her ergin kısıtlanır. Cezanın yerine getirilmesi ile görevli olan makam, böyle bir hükümlünün cezasını çekmeye başladığını, kendisine vasi atanmak üzere hemen yetkili vesayet makamına bildirmekle yükümlüdür.
Kişinin yaşlılığı, engelliliği, deneyimsizliği veya ağır hastalığı nedenleri kısıtlılık sebebi sayılmıştır. Bu vesile ile TMK 408. maddesi hükmüne göre yaşlılığı, engelliliği, deneyimsizliği ya da ağır hastalığı nedeni ile işlerini gerektiği şekilde yönetemediğini ispat eden her ergin, kısıtlanmasını isteyebilir.
Türk Medeni Kanunu 409. ve 410. maddelerinde vesayet ile ilgili usul ve ilana ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Buna göre kişi, dinlenilmeden, savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetimi ya da isteği sebebiyle kısıtlanamayacaktır.
Akıl hastalığı ya da akıl zayıflığı nedeni ile kısıtlamaya ancak resmi sağlık kurulu raporu üzerine karar verilir. Ayrıca 06.12.2019 tarihli 7196 sayılı yasanın 52. maddesi ile yapılan değişiklikle beraber, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 409. maddesi ikinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere resmi sağlık kurulu raporunun tanzimi için gerektiğinde 436. madde hükümlerinin uygulanacağına dair bir ekleme yapılmıştır. Hakim, karar vermeden önce, kurul raporunu göz önünde tutarak kısıtlanması istenen kişiyi dinleyebilir.
Vesayet işlerinde yetki, küçüğün ya da kısıtlının yerleşim yerindeki vesayet daireleri (sulh hukuk mahkemesi) olarak belirlenmiştir. Vesayet makamının izni bulunmadığı sürece vesayet altındaki kişi yerleşim yerini değiştiremez. Yerleşim yerinin değişmesi durumunda yetki, yeni vesayet dairelerine geçer. Bu takdirde kısıtlama yeni yerleşim yerinde ilan olunur.
Vesayet makamı tarafından bu görevi yerine getirebilecek yetenekte bir ergin vasi olarak atanır. Gerekmesi halinde, bu görevi birlikte ya da vesayet makamı tarafından belirlenen yetkileri uyarınca ayrı ayrı yerine getirmek üzere birden çok vasi atanabilir. Ancak rızaları bulunmadıkça birden çok kimsenin vesayeti birlikte yürütmekle görevlendirilemeyeceği yasada açıkça belirtilmiştir.
Haklı sebeplerin buna engel olmadığı durumlar hariç olmak üzere, vesayet makamı, öncelikle vesayet altına alınacak kişinin eşini ya da yakın hısımlarından birini, vasilik koşullarına haiz olması şartı ile bu göreve atar. Bu atama yapılırken, yerleşim yerlerinin yakınlığı ve kişisel ilişkiler gibi kriterler de göz önünde bulundurulur. Yine haklı sebepler buna engel olmadıkça, vasilik, vesayet altına alınacak kişinin ya da anne veya babasının gösterdiği kişi tarafından yerine getirilir.
Türk Medeni Kanunu 416. maddesi uyarınca vesayet altına alınan kişinin yerleşim yerinde oturan kişilerden vasiliğe atananlar, bu görevi kabul etmekle yükümlüdür. Aile meclisince atanma halinde ise vasiliği kabul yükümlülüğü bulunmamaktadır.
Türk Medeni Kanunu 417. maddesinde vasi tayini için kimlerin vasiliği kabul etmeyebileceğini tek tek saymıştır. Bunlar;
şeklindedir.
TMK 418. maddesinde vasiliğe engel sebepler açıkça belirtilmiş olup kısıtlıların, kamu hizmetinden yasaklı kişiler ile haysiyetsiz hayat süren kişilerin, menfaati kendisine vasi atanacak kişinin menfaati ile önemli ölçüde çatışanlar ya da onunla aralarında düşmanlık bulunanların, ilgili vesayet daireleri hakimlerinin vasi olamayacağı ifade edilmiştir.
TMK 422. maddesi uyarınca yetkili makam tarafından vasiliğe atanan kişi, bu durumun kendisine tebliği tarihinden başlayarak on gün içinde vasilikten kaçınma hakkını kullanabilir.
Aynı madde ikinci fıkrası uyarınca ilgili olan herkesin, vasinin atandığını öğrendiği günden itibaren on gün içinde atamanın kanuna aykırı olduğunu ileri sürebileceği açıklanmıştır.
Bu hususta yapılan itiraz üzerine vesayet makamı, vasilikten kaçınma ya da itiraz sebebini yerinde görmesi halinde yeni bir vasi atar. İtirazın yerinde görülmemesi durumunda, bu konudaki görüşü ile birlikte gerekli kararı vermek üzere durumu denetim makamına bildirir.
Türk Medeni Kanunu, vasi tayini için bu görevin hangi şekillerde sona ereceğini açıklamıştır. Vasilik görevinin sona ermesi, fiil ehliyetinin yitirilmesi ve ölüm, sürenin sona ermesi ve uzatılmaması ve görevden alınma ana başlıklarında toplanmıştır.
Buna göre vasilik görevi, vasinin fiil ehliyetini yitirmesi veya ölümüyle sona erer. Vasilik görevi, uzatılmadığı takdirde, bunun için belirlenen sürenin dolması ile sona erer.
Vasi, vasilik yapması için engel bir sebebin ortaya çıkması durumunda görevinden çekilmek zorundadır. Yine TMK 481. maddesi uyarınca vasi, bir kaçınma sebebinin ortaya çıkması halinde sürenin bitiminden önce görevinden alınması talebinde bulunabilir. Ancak vasi, önemli sebeplerin varlığı halinde görevine devam etmek zorunluluğundadır. Ayrıca görevi sona eren vasi, yeni bir vasi görevlendirilinceye kadar zorunlu işleri yapmakla yükümlüdür.
Görevden alınma suretiyle vasilik görevinin sona ermesinde ise vasinin, görevini ağır surette savsaklaması, yetkilerini kötüye kullanması veya güveni sarsan davranışlarda bulunması ya da borç ödemede acze düşmesi, vesayet makamı tarafından görevden alınması sebepleri arasında sayılmıştır. Vasinin görevini yapmakta yetersizliği nedeniyle vesayet altındaki kişinin menfaatlerinin tehlikeye düşmesi durumunda, vesayet makamı, kusuru olmasa dahi vasiyi görevden alabilir.
Tüm hukuki danışmanlık ve talepleriniz için Heper Hukuk ve Danışmanlık Ofisi’ne ait 08504201155 numaralı hattımızdan hukuk ofisimize ulaşabilirsiniz.