Bu yazı içeriğinde bağışlama sözleşmesi hakkında genel bilgilere yer verilecektir. Bağışlama sözleşmesinin tanımı 01.07.2012 yürürlük tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda yapılmıştır. Buna göre; Bağışlama sözleşmeleri, bağışlayanın sağlararası sonuç doğurmak üzere, malvarlığından bağışlanana karşılıksız olarak bir kazandırma yapmayı üstlendiği sözleşmelerdir.
Bununla birlikte henüz edinilmemiş olan bir haktan feragat edilmesi ya da mirasın reddedilmesi, bağışlama olarak kabul edilmez. TBK 285/3 maddesi uyarınca ahlaki bir ödevin yerine getirilmesi de bağışlama kapsamında değerlendirilmez.
Türk Borçlar Kanunu, bağışlama ehliyeti açısından ikili bir ayrıma gitmiştir.
Bağışlama yapan kişi açısından bakıldığında fiil ehliyetine sahip olan herkesin, eşler arasındaki mal rejiminden veya miras hukukundan doğan sınırlamalar saklı kalmak üzere, bağışlama yapabileceği açıklanmıştır. Bağışlamayı takip eden bir yıl içerisinde başlatılmış bir yargılama neticesinde bağışlayanın, savurganlığı nedeni ile kısıtlanmasına karar verilirse, o bağışlama mahkemece iptal edilebilir.
Kendisine bağış yapılan (bağışlanan) açısından ise fiil ehliyeti bulunmayan kişi, ayırt etme gücüne sahipse, bağışlamayı kabul edebilir. Ancak, bağışlananın yasal temsilcisi tarafından bu kişinin bağışlamayı kabulününün yasaklanması ya da bağışlanılan şeyin geri verilmesinin emredilmesi halinde, bağışlama ortadan kalkar.
Medeni kanunumuza göre ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti bulunmaktadır. Fiil ehliyetine sahip olan kişi, kendi fiilleri ile hak edinebilir ve borç altına girebilir.
Bağışlama sözü vermenin geçerliliğinin kabulü için, bu sözleşmenin yazılı şekilde yapılmış olması şart koşulmuştur. Bir taşınmaz ya da taşınmaz üzerindeki ayni bir hakkın bağışlanması sözü vermenin geçerliliği, yalnızca resmi şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.
TBK 288. maddesinde şekle uyulmaması nedeniyle geçersiz olan bağışlama sözü vermenin, bağışlayan kişi tarafından yerine getirilmesinin, elden bağışlama hükmünde olduğu açıklanmıştır. Ancak, bu hüküm, geçerliliği resmi şekle bağlanmış olan bağışlamalarda uygulanmayacaktır.
Elden bağışlama, bağışlayan kişinin bir taşınırını bağışlanana teslim etmesi ile birlikte kurulmuş olur.
Bağışlama, bir koşula (şarta) bağlı şekilde yapılabilir. Bağışlamanın, yerine getirilmesi bağışlayanın ölümüne bağlı şekilde yapılması durumunda vasiyete ilişkin hükümler uygulanır.
Bağışlayan, bağışlamasına yüklemeler koyabilir. Bu vesile ile TBK 291. maddesinde bağışlayanın, sözleşme gereğince bağışlanan tarafından kabul edilmiş olan yüklemelerin yerine getirilmesini isteyebileceği açıklanmıştır.
Bağışlamada, kamu yararına olacak şekilde bir yüklemenin yerine getirilmesinin istendiği durumlarda bu yetki, bağışlayanın ölümünden sonra ilgili kamu kurumuna geçer.
Bağışlama konusunun değerinin, yüklemenin yerine getirilmesi masraflarını karşılamadığı veya aştığı durumlarda bu kısım kendisine ödenmezse, bağışlanan, yüklemeyi yerine getirmekten kaçınabilir.
Bazı durumlarda bağışlayan, bağışlananın kendisinden önce ölmesi halinde, bağışlamış olduğu şeyin kendisine dönmesini isteyebilir. İşte bu halde bağışlayan bağışlananın kendisinden önce vefatı halinde bağışlama konusunun kendisine dönmesi koşulunu koyabilecektir.
Bağışlama konusunun, taşınmaz ya da taşınmaz üzerindeki bir ayni hakka ilişkin olması durumunda, bağışlayana dönme koşulu tapu siciline şerh verilebilir.
Kişi, bir başkasına bağışlamayı önerdiği bir malı, diğer mallarından fiilen ayırmış olması halinde dahi, bağışlananın kabulüne kadar, bağışlama önerisini geri alabilir.
Bağışlayan kişi, bağışlamadan doğan zarardan, bu zarara kendi ağır kusuruyla sebep olmadığı müddetçe, bağışlanana karşı sorumlu değildir.
Bağışlayanın, bağışlanılan şey ya da alacak hakkında ayrıca garanti sözü vermiş olması halinde, bununla sorumlu olur.
Bağışlayan, aşağıdaki durumlardan birinin varlığı halinde, elden bağışlamayı ya da yerine getirdiği bağışlama sözünü geri alabilir ve bağışlananın istem tarihindeki zenginleşmesi nispetinde, bağışlama konusunun geri verilmesini isteyebilir:
Türk Borçlar Yasası 296. maddesinde bağışlama sözü veren kişinin, aşağıda maddeler halinde açıklanan durumlarda sözünü geri alabileceği ve ifadan kaçınabileceği açıklanmıştır. Buna göre;
bağışlama sözü veren kişi, sözünü geri alabilir ve ifadan kaçınabilir. Bunun yanında bağışlama sözü veren kişinin borcunu ödeme güçsüzlüğünün belirlenmesi ya da iflasına karar verilmesi durumunda, ifa yükümlülüğü ortadan kalkar.
TBK 297. maddesi uyarınca bağışlayanın, geri alma sebebini öğrendiği günden başlayarak bir yıl içinde bağışlamayı geri alabileceği açıklanmıştır.
Bağışlayanın bir yıllık süre dolmadan ölmesi durumunda, geri alma hakkı onun mirasçılarına geçer ve mirasçıları bu sürenin sona ermesine kadar bu hakkı kullanabilir.
Bağışlayan, sağlığında geri alma nedenini öğrenememişse, mirasçıları, ölümünden başlayarak bir yıl içinde bağışlamayı geri alma hakkını kullanabilirler.
Bağışlananın, bağışlayanı kasten ve hukuka aykırı şekilde öldürmesi veya onun geri alma hakkını kullanmasını engellemesi halinde, mirasçıları bağışlamayı geri alabilir.
Türk Borçlar Kanunu 298. maddesi uyarınca aksi kararlaştırılmamışsa, dönemsel edimleri içeren bağışlama, bağışlayanın ölümü ile sona erer.
Hukuki danışmanlık ve talepleriniz ile ilgili 08504201155 numaralı iletişim hattımızı kullanarak hukuk ofisimize ulaşabilirsiniz.